Sıçrayan Genler Bencilmi?
Transpozonlar bir hücrenin genomunda farklı yerlere, transpozisyon olarak adlandırılan bir süreçle hareket edebilen DNA dizileridir. Bu süreç ile mutasyonlara ve genomdakii DNA miktarının değişmesine neden olurlar. Çeşitli hareketli genetik elemanlar mevcuttur, bunlar transpozisyon mekanizmalarına göre sınıflandırılırlar.
Retrotranspozonlar (veya Sınıf I transpozonlar) bir RNA ara ürün aracılığıyla kendilerini kopyalayarak hareket ederler. DNA transpozonları (veya Sınıf II transpozonlar) bir RNA ara ürün kullanmaz. Tranpozonların kimi kendini kopyalayarak, kimi kendini çevreleyen DNA'dan kesip çıkarıp başka bir yere taşıyarak hareket eder. Bu özelliklerinden dolayı, bilim insanları transpozonları canlılardaki DNA'yı değiştirmek için bir araç olarak kullanırlar.
Barbara McClintock 1940'ta transpozonları ilk olarak mısır bitkisinde keşfetmesinden dolayı 1983'te Nobel Ödülü almıştır.
Transpozonlar, insan dahil, ökaryotik canlıların genomunun önemli bir bölümünü oluştururlar.
Transpozonlar mutajendir, konak hücrenin genomuna çeşitli yollardan zarar verirler:
· İşlevsel bir genin içine giren bir traspozon büyük olasılıkla o geni çalışmaz kılar.
· Bir transpozon bir geni terk ettiği zaman geride kalan boşluk muhtemelen doğru tamir edilmeyecektir.
· Aynı dizinin pek çok kopyasının olması (Alu dizilerinde olduğu gibi) mitoz sırasında kromozomların doğru eşleşmesini engelleyebilir, bunun sonucunda eşitsiz çaprazlama meydana gelir, bu kromozom ikilenmesinin başlıca nedenidir.Transpozonlar tarafından sıkça meydana gelen hastalıklar arasında Hemofili A ve B, kanser yatkınlığı ve Duchenne muskler distrofi sayılabilir.
Ayrıca, çoğu transpozonda tranzpozaz geninin ifadesini sağlayan promotor, yakında bulunan konak hücre genlerinin uygunsuz ifadesine neden olur, bu da hastalıklara yol açabilir.
Neden hiçbir insanın beyni bir başkasınınkiyle aynı değil? Tıp genetikçilerine göre neden “sıçrayan genlerin zihinsel yapımızı değiştiriyor olabileceği. Sıçrayan genler, ya da daha teknik adıyla transpozonlar, genom (canlıların kalıtım şifrelerinin bütünü) içinde serbestçe gezinen DNA parçaları.
Bilinmeyen nedenlerle bunlar yerlerini bırakıp bir başka yere yerleşilebiliyorlar, ya da kendi kopyalarını DNA zincirinin rasgele bir yerine yapıştırıp bazen organizmanın normal işleyişini alt üst edebiliyorlar. Transpozonların, sperm ve yumurtalarda bazı mutasyonlara (değişimlere), örneğin hemofili (kanın pıhtılaşmaması) hastalığına neden olan genetik değişliklere yol açabildiği ve dolaysıyla aynı› gezintinin insan beyinlerinde de sürme olasılığı.
Araştırmacılara göre göç doğumdan önce başlatıyor ve kısa dönemli bellek merkezi gibi yerlere odaklı olarak ömür boyu sürüyor. Michigan Üniversitesi genetikçilerinden Frank Gage, insan genomundaki LINE-1 oranının, öteki hayvanlara göre yalnızca daha fazla olmakla kalmayıp, insanlarda beyin işlevleriyle sorumlu genleri değiştirme eğiliminde olduğunu da söylüyor.
Pennsylvania Üniversitesi Tıp Okulu Genetik Bölümü’nü yöneten Haig H. Kazazian Jr. ise, “bu durumun öğrenme, bellek ve davranışlar üzerinde bir etkisi olup olmadığını bilmiyoruz” diyor. Ama Gage’e göre transpozonlar zihinsel mimaride değişiklikler yapabiliyorlarsa, bu aynı yumurta ikizlerinin neden farklı
olduğunu açıklayabilir. “Çünkü teknik anlamda klon olmalarına karşın, ikizler farklı kişiliklere sahip oluyorlar