YÖK ne yapsa yeridir diye bir tekerleme var. Artık ne yapsa hiç şaşırtıcı olmaz diyoruz. Ama bazen öyle kararlar alıyor ki ağzınız açık kalıyor.
Eminim ki attıkları her adıma yönelik olarak, onların da bir gerekçesi vardır. Ancak bunu hem ilgili kişilerle hem de kamuoyuyla paylaşmaları gerekir. Ayrıca devlet olmanın bir gereği olarak, verdikleri sözün arkasında durmaları beklenir.
İşte çok çarpıcı bir YÖK hikâyesi!..
Hastaneleri yok saydı!
YÖK 2012’de 5 üniversite ile 5 yıllığına bir protokol imzaladı. Ama ne olduysa oldu ve 28 Mayıs’ta yeni bir karar alarak bu protokolü tek taraflı olarak iptal etti. Onun bu iptali üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu da 31 Mayıs gecesi 00:15’te hiçbir tebligat yapmadan bu hastanelerin SGK ile olan kontağını bitirdi.
Peki, Medipol Üniversitesi, Bilim üniversitesi, Acıbadem Üniversitesi, İzmir Üniversitesi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi’yle YÖK ve SGK arasındaki bu protokol neyi öngörüyor?
Daha da önemlisi, en eskisi 2.5 yıl, en yenisi de bir yıl önce imzalanmış 5 yıllık protokollerin ani feshi, üniversiteleri nasıl etkileyecek?
İşte düne kadar üniversite hastanesi kimliği taşıyan hastanelerin, bir anda bu kimliklerinin kaldırılmasıyla ilgili şikâyetler:
Tıp fakülteleri çöker!
1- Bu sebeple Sağlık Bakanlığı tarafından 3. Basamak tedavi seviyesi ortadan kalktığı için afiliye özel hastanelerin, Eğitim- Araştırma statüsü olamayacak, Ar-Ge faaliyetlerini sürdüremeyecek. Mevcut TÜBİTAK projelerini dahi yürütemeyecekler.
2- Özel hastanelerin hasta sayıları ve vaka çeşitliliği az olduğu için maalesef mezuniyet öncesi tıp eğitimi pratik uygulamaları gerek nicelik gerekse nitelik açısından yeterli düzeyde yapılamayacak. (SGK anlaşmalı hastanelerde günlük poliklinik sayısı 30-50 iken, özel hastanelerde bu sayı 10’u dahi bulmayabilir).
3- 3. Basamak hastaneler grubunu üniversite hastaneleri ve eğitim-araştırma hastaneleri oluşturmaktadır. 2. Basamak hastaneler grubunu ise devlet hastaneleri ve özel hastaneler oluşturmaktadır. Tıpta uzmanlık eğitimi yetkisi ise sadece 3. Basamak hastanelere verilir. Bu nedenle 3. Basamaktan 2. Basamağa düşmek, hastanelerin eğitim-araştırma, Ar-Ge çalışmalarını ve tıpta uzmanlık eğitimini ihtisas yetkisini de ortadan kaldıracaktır. Ayrıca hastanelerin tıpta uzmanlık eğitimini yani ihtisas verme yetkisini de ortadan kaldıracaktır.
4- Üniversite hastanesi niteliğinin ortadan kalkmasıyla hastaneler pek çok ameliyatı yapamayacak duruma gelmektedir, ki bu ameliyatların çoğu şu an ülkemizde zaten 3. Basamak seviyesinde olan çok az sayıdaki üniversite ya da eğitim-araştırma hastanelerinde yapılmaktadır. Başlıcaları; MR uyumlu kalp pili uygulamaları, aritmilere yönelik haritalama ablasyon, kryobalon ablasyon işlemleri, transkateter aortik kapak, transkateter pulmoner kapak, dikişsiz biyolojik aort kalp kapağı operasyonları, karotis stentleri, beyin pilleri, spinal kord stimülatörleri, vagal kord stimülatörleri, tümör ablasyon kateteri uygulamaları olan özellikli ameliyatların geri ödemesi maalesef ikinci basamak niteliğindeki özel hastanelerde olmamaktadır. Bu özellikli üst düzey teknoloji, bilgi ve beceri gerektiren ameliyatlar ülkemizde çok az sayıdaki üniversite hastanesinde yapılmaktayken bunların başında da vakıf üniversiteleri yer aldığından maalesef hastalar bu hizmetler için artık yurtdışına gitmek durumunda kalacaklar.
5. 3. Basamak olarak üniversite hastanesi statüsünde yapılan 5 yıllık planlar ile buna yönelik yapılan teknoloji yatırımı ve tıbbi cihaz parkurları maalesef 2. Basamak olan özel hastanelerin elinde kalacak. Ancak, hastaneye de eğitime de hiçbir faydası olamayacak.
Tüm bu nedenlerle ulusal ve uluslararası alanda kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti sunabilmesi için bu hastanelerin üniversite hastanesi niteliğinin korunması gerektiği aşikârdır.
YÖK ne diyor?
YÖK’ten henüz bu konuda bir bilgi gelmedi. Geldiğinde elbette sizlerle paylaşacağız. Ama Türkiye’nin en iyi hastanelerinin gerekçesi her ne olursa olsun işlevsiz hale getirilmesi kabul edilemez. Eğer hataları varsa düzeltilsin, çok para kazanıyorlarsa daha fazla vergi alınsın, kalite erozyonu varsa da dikkat çekilsin!..
Özetin özeti: YÖK, hızla eski YÖK’e dönüşüyor. Aman Yekta Hocam, bari siz yapmayın!.